Neler İzledim: Alice In Borderland (Japonya) - ID; Peace M

Neler İzledim: Alice In Borderland (Japonya)

 İkinci sezon duyurusunun ardından ilk sezonunu izlemiş olduğum Alice in Boderland yazımla karşınızdayım efenim.





Geçtiğimiz aylarda ilk sezonunu izlemiş olmama rağmen hiç sesimi çıkarmamış olmam ne kadar ilginç değil mi? Kızmayın ama ilk sezonu hiç de okuduğum kadar "mükemmel" gelmedi bana ama kesinlikle Squid Game karşılaştırmasına girmiyorum bile. Japon dizilerinin kedine has bir dokusu var ve Alice in Borderland'de de bunu çok iyi hissedebiliyoruz. Dizi ve film konusunda herkes aynı düşünmüyor ve bu seferki çıkıntılık eden ben olacağım 😂 Esasında bu diziyi biraz da Tao için izledim desem yalan olmaz. Müthiş kabiliyetli kadın oyunculardan biri olduğunu düşünmem hasebiyle şans verdim diziye çünkü genelde Netflix'in orijinal yapımlarına biraz mesafeli oluyorum. Bir de Japon yapımında Netflix eli olunca çok da kestiremediğimden bilinmezlik beni biraz çekimser olmaya zorlamıştı. Ama Twitter'da zevkine güvendiğim arkadaşlarım vesilesiyle de kendimiz azıcık zorlayıp bu faktörlere rağmen bir izledim ve öyle bu sonuca vardım. Zaten ilk izlerken direkt olarak "bu kesin sanal bir alemde falan oluyor çünkü mümkün değil gerçek hayatta bunun olması" düşüncesi beni sardı. Belki de diziye kendimi verememiş olmamın en büyük sebebi budur. Ha böyle yapımlar izlemiyor muyuz? İzliyoruz ama sanırım bu diziyle ilgili beklentim çok daha fazla olduğundan biraz beklentimin altında kaldı ve onun için böyle bir olmamışlık hissettim. Yani sorun dizide değil sorun bende 😂


Elbette Kento ve Tao arasındaki müthiş uyum, kadronun çok yerinde olması o katı bakış açımı yumuşattı ve ikinci sezonu izlemem için bir sebep oluşturdu ancak genel olarak hikayede beni doyurmayan bir şeyler ikinci sezonda da vardı. İkinci sezonda ilk sezonun aksine biraz daha karakter odaklı gitmesi beni biraz da sıkmış olsa da yan karakterlerin yaşadığı ve katıldığı oyunlar biraz daha dinamizm katmış. Normalde Japon dizilerinde karakterlere yoğunlaşılması ve işlenmesi sevdiğim bir özellik olsa da daha hareketli olmasını beklediğiniz bir dizide olunca benim gibi atlayarak izlemenize bile sebep olabiliyor 😅 



İki sezonda da tabii ki gözde karakterlerim oldu ve keyif aldığım oyunlar da yok değildi. Özellikle Ann ve Chishiya karakterleri benim için ön plandaydı. Hele ki ikinci sezonda Chishiya'nın oynadığı oyunların bana Liar Game'i anımsatması belki de ikinci sezonu boşuna izlememişim dedirtmiş olabilir. Ben daha çok manüpilatif olan oyunları seviyorum sanırım. Çünkü Alice ve Usagi'nin o çok koşmalı oyunlarını izlerken ben yoruldum resmen 😂 Tabii ki Tao'nun o müthiş kabiliyetlerini izleyebilmemiz adına güzel oluyor böyle oyunlar. İkinci sezonun bir diğer güzel kısmı da diğer karakterlerin oynadığı oyunlara da geniş yer verilmesi. Tabii birbirlerinden ayrıldıkları için ayrı ayrı izlememiz kaçınılmazdı ama normalde olsa bu kadar yer verilmesini beklemem.





SPOILER

Sonu konusunda çok hayal kırıkları olmuş. Açıkçası benim çok beklemediğim bir tarzda değildi son bölüm. Ucunun açık bırakılmış olması da normal. Tabii ki bir "oldu bittye getirilmiş gibi herkesin araftan çıkıp da hastanedeki hallerinin gösterilmesi biraz bir "bu ne ya?" dedirtiyor ama yine de hızlıca iyi bağlanmış diyebiliriz. İlk bittiği zaman ben de bir anlamadım diye düşündüm ya da anladıysam da yanlış anladım telaşı oldu nedense ama sağ olsun sevgili Ezgi ile konuşunca daha bir netleşti kafamda her şey. En azından yalnız olmadığımı gördüm bazı noktalarda 😂

SPOILER



Genel anlamda beğenmediğim bir dizi demeyelim de o zaman, orta derecece beğendiğim bir dizi diyerekten bağlayayım. Sanal olması durumu veya gerçek hayatta olamayacağı olgusu olmasa belki daha farklı bir izlemin uyandırabilirdi bende çünkü ben öyle bir şey beklemiştim. Ben mesela Liar Game'in büyük hayranı olan bir insanımdır normalde bu diziyi de çok sevmem beklenebilir ama şöyle bir şey var; Liar Game biraz daha gerçek hayatta olabilecek bir dizi olduğu ve akıl oyunlarının gerçekten güzel yerleştirildiği bir dizi olması sebebiyle çok başka bir yerde. Mesela Squid Game gerçekte geçen bir oyundu ama onda da başka türlü beni iten bir şey vardı, belki bu tarz bir yapımı orada da Korelilere yakıştıramamış olmamdan kaynaklammıştır. Tabii ki bu akıl dolu oyunların Alice in Borderland'de de alası var diyebilirsiniz ama son yıllarda bu dijitalliğin çok artmasından mıdır bilinmez, aynı samimiyet sanki yok gibi dizilerde. Liar Game'deki insani ilişkiler, birbirlerini manüpile edişleri bile gerçekten bambaşkaydı ve işin içinde bu kadar görsel efekt kullanımı yoktu. Ben günümüzde çekilen birçok dizide bunu hissediyorum bu arada, AIB'e has bir durum değil aslında. Dizinin ilk sezonu ikinci sezonundan biraz daha iyi de diyemiyorum çünkü dediğim gibi ikinci sezonda yan rollerin hikayeleri arasında gördüğümüz başka unsurlar biraz daha çekici kılmış.








Yine de Alice in Borderland'de üçüncü sezonun kapısını araladıkları için belki üçüncü sezonda bu tarz bir şey yakalarız umuduyla yine bir kez daha bir Tao, Ayaka ve Nijiro aşkıyla izlerim.

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.