#JapanFansFilmAyı: Misumisou (Liverleaf) - ID; Peace M

#JapanFansFilmAyı: Misumisou (Liverleaf)

 




Japan Fans film ayı etkinliği hızla sürerken ben de sizlere çevirisini tamamladığım filmlerle ilgili ufak ve naçizane fikirlerimi, izlenimlerimi paylaşmaya çalışıyorum. Henüz bu işlerde yeni olduğum için sizlerin de fark edeceği üzere daha yolum uzun ama kendimi geliştirmek için elimden geleni yapacağım.


Öncelikle bu film benim için çok ''garip'' ve dehşet bir filmdi. Neden diyeceksiniz. Aslında bu tarz filmler izledim; kanlı, psikopatlığın had safhada olduğu falan ama sanırım bunların ''çocuk'' olması beni çok etkiledi. Bir de artık bekâr bir genç kız olarak değil de çocuk sahibi bir anne olarak izlediğimden midir bilinmez, beni fena halde dehşete düşürdü ve etkiledi diyebilirim. Aslında görsel anlamda baktığınız zaman bazı sahneler çok geçmiyor karşıya, özellikle yangında olan sahne, yani saçma gelebilecek noktalar oluyor ama esasen bu psikoloji beni mahvetti. Bu yaşta çocuklar nasıl bu kadar zalim olabilir? Nasıl bu kadar cani olabilir?








Liverleaf bir zorbalık filmi. Dizinin baş karakteri Nozaki zorbalığa uğrayan taraf. Sınıfın sevilmeyen, herkesin dışladığı; dışladığı yetmezmiş gibi etmedikleri eziyeti bırakmadıkları biri. Ama bu çocuklar hızlarını alamıyor ve ailesine kadar bu işi vardırıyorlar.. Okul deseniz okul demeye bin şahit. Zaten olay bir kırsalda, küçük bir kasabada geçiyor. Bir avuç insan var ama hiç mi biri düzgün olmaz? Herkes hastalıklı. Hoca bile.






Filmde zorbalığa uğrayan Nozaki'nin ailesi de bu eziyeti eden çocukların ailesini yakmasıyla çığırından çıkıyor adeta. Bundan sonra başlıyor katliamlar. Ama olayın asıl noktası filmin sonunda ortaya çıktığında ''yuh'' diyorsunuz. Bu film aslında hastalıklı ilişkilerin insan hayatına etkisini de gözler önüne seriyor. Lisede belki sizlerin de olmuştur gördüğü veya şahit oldu bu tarz ilişkiler. Benim olmuştu ve aklıma da gelmişti ama tabii ki bizim toplumumuzda bu derece ileri giden olaylar olmuyor, olmamış çok şükür ve umarım olmaz da. Diyorum ya, çocuk daha bunlar ÇOCUK!









Annesi ve babasının ölümüyle yaşadığı ağır kaybın ardından psikolojik olarak çöküntüye uğrayan ve hatta sesini kaybeden Nozaki'nin ardı ardına işlediği cinayetlere tanık oluyoruz filmin ilerleyen bölümlerinde. Film boyunca intikamını aldığını düşündüğümüz Nozaki'nin sonu pek de hoş olmuyor, hatta şok eden bir sonla da karşılaşıyoruz diyebilirim ve kanaatimce çok da tatmin eden bir sonla da bitmiyor film. Yani en azından benim için öyle olmadı diyeyim. Mesela ben hep bunların Nozaki'nin kafasında gerçekleşen ve sonunda kendi hayali çıkacak diye beklemiştim ama olmadı.







Eğer oyuncular için izlerim derseniz tavsiye ederim ama en önemlisi psikolojiniz bu tarz kanlı sahneleri, zorbalıkları, haksızlıkları ve en önemlisi de ortaokul çocuklarının bu tarz çarpık zihniyetlerini kaldırabilirim derseniz izleyin derim. Çok tavsiye edeceğim bir film diyemem, hatta Japan-Fans'te tek akıllı işaret koyduğum film oldu kendisi 😅








Film safi kötü değil tabii ki, hoşuma giden yanları da oldu. Özellikle o kar manzarasını vermeleri ve ciğerotu çiçeğine yapılan vurgu güzeldi. Bir de filmin sonunda çalan şarkı... Japonlar bu işin piri olmuş :D Sırf şu sonda çalacak şarkılar için bile izlenir yapımlar. Bir de kızları güzel giydirmişler, özellikle elebaşı Taeko'nun giydiği sonlardaki o beyaz ceket-pantolon takıma ba-yıl-dım!







Benim söyleyeceklerim, yorum olmayan ama yorum gibi görünen görüşlerim ve izlenimlerim böyle. İzleyeceklere yine de iyi seyirler dilerim. Site üzerinden sizlerin de yorumlarını bekliyorum ^_^ 

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.