Çevirisi Tamamlanan Diziler: Atom no Ko - ID; Peace M

Çevirisi Tamamlanan Diziler: Atom no Ko

 






Uzun zamandır izlediğim en güzel dizilerden biri!



Duyurusu yapıldıktan sonra kadrosu hoşuma gittiği için çevirisini aldığım bir diziydi Atom no Ko. Esasen konusu itibariyle herkesi çekebilecek bir dizi değil. Bir kere içinde romantizm yok, onu baştan söyleyeyim. Ama o kadar güzel bir aile, dostluk ve hayallere giden yoldaki zorlukları aşma tasviri var ki gerçekten benim için çok özel bir yeri oldu.







Atom Oyuncak adındaki geleneksel diyebileceğimiz ama aslında benim gibi 90 kuşağından olanların çok da yabancı olmayacağı oyuncaklardan üreten bir şirket tam batmak üzereyken bu şirketin, daha doğrusu oyuncaklarının büyük hayranı olan Nayuta ve ortağı Hayato'nun, dizi boyunca hayalleri ve profesyonel anlamda iş konusunda yaşadıkları ders niteliğindeki yolculuğu gerçekten izlenmeye değer. Özellikle Kento Yamazaki'nin ve Kouhei Matsushida'nın performansı çok iyiydi. O dostluğu çok iyi vermişler. Hikaye boyunca aralarındaki ilişkinin dinamikliği ve diğer olaylar oldukça sürükleyici. Elbette bir diğer başrol oyuncusu Yukino Kiishi'ye de bir parantez açmak lazım. Kendisini en son arashinoachan'ın çevirisini yaptığı Koisenu Futari'de izlemiştim. Orada da gerçekten kendisini izleten bir oyunculuğu vardı. Atom no Ko'da da aynı performansla, hatta üstüne koyarak, dizinin seyir zevkini yükseltmiş. Özellikle hikayenin başında John Doe ikilisinin (Hayato ve Nayuta oluyor yine) kaybettiği arkadaşlarının yerini o kadar güzel doldurmuş ki... Kesinlikle diziyi izlerken o kısa sürede gelişen muazzam dostluğu hissedebiliyorsunuz.




*photo cr: bean5spilled.wordpress.com



Ama Atom no Ko'nun beni asıl içine çeken yönü çocukluğuma götürmesiydi. Eski atari oyunlarına ve bizim çocukken oynadığımız ve sevdiğimiz şeylere o kadar çok atıf vardı ki, izlerken yer yer gözlerim bile doldu. Bunda tabii ki Kenta'nın oyunculuğunun çok büyük etkisi var. O anlarda gözlerindeki ışıltıyı çok güzel vermiş. Belki kendisi de bu dizide rol alırken benim hissettiğim şeyleri hissetmiş olduğu için bu kadar iyi vermiş olabilir. Esasen baktığınızda çok güncel video oyunları üzerine gibi görünse de eskiyi ve yeniyi güzel bir şekilde harmanlayarak senaryonun yazılması çok hoşuma gitti. Özellikle izlerken fark edeceksiniz, oyuncak teknolojisinin oyuna yedirildiği yerlerde ben bile heyecanlandım. Ayrıca yine çok güzel sosyal mesajların verildiği kısımlar da vardı. Son bölümlere doğru Hayato ve Nayuta'nın çocukların okula giderken yol güvenliği açısından trafik kurallarını öğrenmesine yönelik geliştirdikleri oyun çok hoşuma gitmişti. Orada aslında başka bir alt mesaj daha vardı. Bu oyunu ilk geliştirdiğinde ve böyle bir fikirle okul yönetimine geldiğinde bir veli buna çok sert şekilde karşı çıkmış ve oranın okul olduğunu, çocukların oyuna teşvik edilmemesini savunuyordu. Burada kendim de çocuk sahibi olan biri olarak bir kez daha şunun farkına vardım: Biz ne kadar çocukları teknolojiden uzak tutmaya çalışsak da bu artık imkansız. Artık bebekler ellerinde telefonla doğuyor. Kısıtlama getirseniz bile o kısıtlama bittiğinde bir anda o teknoloji deryasının içine bir şekilde düşecekler ve belki de sudan çıkmış balığa dönmemeleri için kısıtlamaya gitmek yerine doğru şekilde bunu yönetmek gerekiyor. Ben de çocuğumun elinden almıyorum ancak sürekli kontrol altında tutmaya gayret ediyorum. Oyun oynamak istiyorsa bile bunu kendisine faydalı olacak şekilde yönlendirmeye çalışarak bunu oturtmaya çalışmak gelebilir ancak elimizden. Elbette her zaman yüzde yüz başarılı olacağız diye bir şey yok ancak elimizden gelen çabayı gçstermek gerekiyor. Dizinin bu kısmında da aslında bunu çok güzel vurgulamışlar. Çünkü çocuklara bir şeyi öğretirken onların sevdiği şeyler üzerinden ve belki de teknoloji aracılığıyla öğretmek çok daha etkili olabiliyor ki, o bölümde de aynen bu şekilde çocuklar trafik kurallarını çok güzel bir şekilde öğreniyordu. 












Dizinin elbette her şeyi toz pempe değildi. Okitsu diye bir adam vardı ki saç baş yoldurdu. Zaten Joe Odagiri bu tarz rolleri iyi kaldırabilecek bir auraya sahip, burada da gayet beni ifrit etmeyi başardı diyebilirim. Büyük şirketlerin kan emici başkanlarının nasıl olduğunu güzel yansıtmış.

Dizinin bir diğer hoşuma giden yanı da nesiller arası farkın dezavantaj gibi görünmesine rağmen aslında avatnajlı olabileceğinin çok güzel yansıtılmış olmasıydı. Umi'nin babası ve çalışanları ile Hayato ve Nayuta'nın ilişkileri gerçekten çok özeldi. İki taraf da birbirinden çok güzel şeyler öğreniyordu. Bu da aslında dizinin bir diğer güzel mesajıydı. Çünkü bazen biz gençler olarak "aman ya, yaşlılar ne anlasın" diyebiliyoruz. Bunda yanıldığımızı ve yaşlılarımızın da çağı bizimle çok güzel takip edip hatta çok güzel fikirlerin hayata geçirilmesinde öncü olabileceğini çok güzel göstermişler.







Genel manada toparlayacak olursam gerçekten çok değerli ve benim açımdan bir sürü unsurun ve hatta mesajların olduğu bir diziydi. Benim gibi romantizm aramayıp böyle değişik sürükleyiciliği olan ve hatta çok değişik kırılma noktalarının yaşandığı bir dizi isterseniz kesinlikle tavsiye ederim. Ben çok beğenerek çevirisini yapıp izledim ama bu demek değil ki herkes beğenecek. Yine de bir şans vermenizi isterim. 

İzleyeceklere şimdiden iyi seyirler dilerim :)


Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.